Yansı: Sinemayla#1 – Kilitli Kapılar, Görünmeyen Misafirler
(Boş Ev filmi üzerine düşünsel bir not)
“Hepimiz birer boş eviz,
ta ki birisi kilidimizi kırıncaya kadar.”
— Boş Ev (Bin-jip), Kim Ki-duk
Bazı filmler sessizdir...
Kelimelerin gücüne, diyalogların büyüsüne meydan okur.
Tek kelime etmez.
İzleyici, o sessizlikte, kendi sesiyle bile sessizce konuşur.
Boş Ev de işte öyle bir film…Bize “sesli” bir şey söylemek istemez; yalnızca gösterir, hissettirir.
Konuşmayan bir adamın, konuşulmamış acıları olan bir kadının hikâyesidir bu.
Filmde kırılan, yalnızca kapı kilitleri değildir; adamın ve kadının iç kilitleridir.
O sessizliğin içinde, biz de birer birer açılan kapılarla kendi iç geçitlerimizde yeni odalar keşfederiz.
Evlere iz bırakmadan girilir,
ama izler bırakılarak çıkılır.
Ve biz, sessizliğin yankısında hikâyeye eşlik ederiz.
“Yaşadığımız dünya hayal mi, gerçek mi — söylemek zor.”
Kim Ki-duk, olağanüstü bir zarafetle şunu gösterir bize:
Bir evde yaşamakla oraya ruhunu katmak arasında ne büyük fark vardır.
Bir bedende var olmakla ruhunu yaşamak arasında ne ince bir çizgi…
Bazen biri sessizce içeri girer.
Bir duvar saatini kurar.
Bir gömleği ütüler.
Kırık tartıyı tamir eder.
Ve o ev artık boş değildir.
Bir gün biriyle birlikte, ilk kez gerçekten “bir” olunur.
Ve tartıda, “hiç” olunur.